Anaksimenes (MÖ 585, Milet, Karya - MÖ 525), doğa filozofu ve geleneksel olarak Batı dünyasının ilk filozofları kabul edilen Miletos'lu üç düşünürün sonuncusudur. Helenistik döneme ulaşabilen yazılarından günümüze kalanlar, yalnızca sonraki yazarların kendi çalışmalarına aldıkları bazı bölümlerdir. Bu nedenle Anaksimenes'in düşüncelerine ilişkin yorumlar çoğunlukla birbirleriyle çelişir.
Düşünceleri İlkçağda çok etkili olmuştur. Onun düşüncelerinin izlerini, kendisinden sonraki pek çok düşünürde görüyoruz. Bu düşüncelerin geniş bir alana yayılmasında, Miletos'un İranlılarca alınması ve tahrip edilmesi sonucu öğrencilerinin her yöne dağılmaları etkili olmuştur. Anaksimenes, aynı Anaksimandros gibi bir fizikçi, bir doğa bilimcisidir. Onun da öncelikle doğa olaylarıyla ilgilendiğini görüyoruz. O da doğa olaylarını, bir doğa bilimcisi gibi açıklamak istemiştir. Bunun için, onun açıklamalarında da dini yorumlara rastlanmaz. Eserini, ölçülü ve yansız bir anlatımla yazmıştır.
Mevcut bilgilere göre MÖ 6. yüzyıl da yaşamış ve MÖ 525 yılında ölmüştür. Pratiğe yönelik işlek bir zekaya ve engin bir düşünceye sahip yetenekli bir gözlemcidir. Milesian okulunun en genç bireyidir ve Anaksimandros'un öğrencisi olmuştur. Ondan farklı olarak o da Thales gibi ilkeyi tekrar görünür bir tözde aramıştır.
Anaksimenes'in kendisinden sonrakilere ulaşan yapıtı, fizikçilerin geleneğine uygun olarak: ‘Doğa Üzerine’ adını taşır. Aristo'nun aktardığı bilgilere göre, Anaksimenes'in düşünceleri daha çok Thales'e yakındır. Bu durum, Anaksimandros'a göre bir gerileme sayılabilir. Anaksimenes'in asıl ilgi alanı görünür evrendir. Eserini iyon lehçesiyle gereksiz süslemelerden kaçınarak basit bir dille yazmıştır.
Thales'in ‘su’ ana maddesinin yerini, Anaksimenes'te ‘hava’ alır. Böylece Anaksimandros'un aksine, ana maddeyi sınırlandırır, yani belirli bir madde ile bir tutar. Ama Anaksimenes'in her biri maddenin farklı biçimlerine özgü yoğunlukların karşılığı olan farklı nem yoğunlaşması derecelerinin varlığına inandığı açıktır. Aer ‘en eşit biçimde’ dağıldığında, atmosferin bildiğimiz ve göze görünmez havasını oluşturur. Ama yoğunlaşma sonucunda önce buğu ya da bulut, sonra su, en sonunda da taş, toprak gibi katı maddelere dönüşür, gözle görülebilir hale gelir.
Anaksimenes'in, Thales'teki su yerine neden havayı koyduğunu anlamak güç değildir. İlk öğenin Thales'in ana madde olarak ‘su’ yu alması, suyun yaşam açısından taşıdığı önemden kaynaklanır. Aynı şeyler ve hatta daha da çoğu, ‘hava’ için de söylenebilir. Öncelikle havanın kapladığı alan sudan daha geniştir. Havanın fırtınaları suyunkinden daha şiddetlidir. Son olarak, yaşayan varlıklar için hava sudan çok daha önemli ve gereklidir. Anaksimenes doğanın oluşumuyla ilgili çok daha somut, çok daha açık olan düşünceler üretmiştir. Ona göre her şey havadan oluşur. Hava hem gevşeyen ve hem de sıkışabilen bir şeydir. Hava gevşeyince yukarıya doğru yükselen ateş olur. Hava sıkışınca önce buhar ve duman olur. Bu duman ve buhar bulutları daha çok sıkışınca yağmur olur, su olur. Suyun sıkışması sonunda önce çamur, sonra toprak, en sonra da taş olur. O halde ateş-su-toprak, öz olarak hava ve onun gevşeyip sıkışmasının dereceleridir. Bu nedenle sıcaklık ve kuruluk seyrekliği ifade ederken soğukluk ve ıslaklık yoğunlaşmış maddeyle ilişkilidir.
Ana madde olarak düşündüğü ‘hava’yı Tanrı gücüyle dolu olarak düşünür. İnsan nefesini, bedeni dolduran havayı insana can veren ilkeyle,insan ruhu (psyche) ile bir tutmuştur. Ruh kavramı ile ilk kez Anaksimenes'te karşılaşıyoruz. "Tüm canlıların ruhu vardır" diyen Anaksimenes, doğada canlı-cansız ayırımını da ilk kez yapan düşünürdür.
Aer’in sonsuz bir hareket içinde olduğuna ilişkin varsayımı, onun aynı zamanda aer’in canlı olduğunu düşündüğünü de gösterir. Sonsuza değin canlılığını koruduğu için aer, tanrısallığın tüm niteliklerini barındırır ve öteki tanrıların nedeni olduğu gibi, her türlü maddenin de nedenidir. Aynı hareket aer’in bir fiziksel konumundan bir başkasına geçişini de açıklar. İçinde ilk madde ile ilk gücün birleşerek üst düzeyde bir sentez oluşturduğu ilkeyi hava diye koyan öğretisiyle Anaksimenes geç Stoa felsefesine kadar uzanan bir öğretinin, her şeye hükmeden pneuma öğretisinin kurucusu olmuştur.
Zaman zaman ay ışığında görülen gökkuşaklarından söz etmiş, suyu yaran bir küreğin çıkardığı yakamozları tanımlamıştır. Düşüncesi mitolojiden bilime geçişin tipik özelliklerini taşır. Gökkuşağını bir tanrıça olarak değil de güneş ışınlarının yoğunlaşmış hava üzerindeki etkisi biçiminde ele alması, düşüncesinin ussal yanının kanıtıdır. Ancak evrenin bir yarımküre olduğu yolundaki inancından da anlaşılacağı gibi,kendinden önceki mitolojik ya da mistik eğilimlerden gene de bütünüyle arınabilmiş değildir. Bu nedenle Anaksimenes'in kalıcı katkısı kozmolojisinde değil, evrenin yapısında yoğunlaşmanın ve seyrelmenin de bir yeri olduğu görüşünde yatar. Bu görüşü ve maddeler arasındaki açıkça görülebilir niteliksel farklılıkları yalın nicelik farklılıklarına indirgemesi, bilimsel düşüncenin gelişiminde çok etkili olmuştur.
Orijinal kaynak: miletli anaksimenes. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page